time is ticking out
Dun gibi aklimda, taksiden inisim, hobbit evinin kapisinda Nicole'un belirmesi ve sadece bu kadarcik mi bagajin demesi (2 parca-cik). 1,5 sene gecti aradan. Basindan sonuna kadar: Ilk okul gunum, Nicole otobusle bana eslik ediyor sanki 25 yasinda kazik ben degilim, ayni sekilde son sinavimda (Grand écrit) sabahin 7 sinde Daniel beni okula birakiyor. Onlar benim bir parcam oluverdiler, ben aile agaclarinda tam ortada beliren, nereye konulacagine karar verilemeyen ama ille de bi yerde olmasi gereken oldum.
Ne zaman basim sikissa (kopan dugmeler, kisaltilmasi gereken pantalonlar, kacirilan trenler, daha da onemlisi varlik nedenleri, vahsi hayat dongusu...) hep yanimdaydilar. Tipki bir anne-baba gibi. Gozumde hep sinema kareleri: Nicole sirtinda cantam, elinde bavulum beni garin karsindaki otobus duraginda bekliyor, beraber kosuyoruz 16:09 trenine; yetisemiyoruz. Guluyoruz naapalim artik, saglik olsun diye! Bir telefon geliyor, moralim bozuluyor, Nicole'e sariliyorum. O kadar zor ki yazmak. Interview icin Paris'e gidecegim, beraber internetten bilet alip, sehir planina bakiyoruz, bir kelime takiliyor aklimiza, yemegin ortasinda ansiklopediler aciliyor; ermeni meselesi konu oluyor, sesimizi yukseltiyoruz, ben agliyorum. Ama geriye sadece guzel hatiralar kaliyor: Petit-Luc, mésanges, centre météo Ramond (moi le responsable), ligne 15-22, Gauthier-Baptiste-Claire (on joue à papa et à maman)...
Zor yakalamak zamani. Her gecen gun bunu goruyorum.
No comments:
Post a Comment